“Fildişi kule edebiyatı” ifadesi, edebiyat ve sanat dünyasında zaman zaman eleştirel bir anlam taşıyan bir terim. Bu kavram, edebi üretimini toplumsal sorunlardan ve halkın gündelik yaşamından soyutlayan, daha çok bireysel, estetik ve entelektüel kaygılarla hareket eden bir yazın tarzını tanımlar.
Fildişi Kule Kavramının Kökeni
“Fildişi kule” (Fransızca: tour d’ivoire), ilk olarak 19. yüzyılda Fransız şair Alfred de Vigny tarafından kullanılmış. Vigny, sanatçının dünyadan uzaklaşarak kendi içsel dünyasına kapanmasını ve yalnızca sanatı için yaşamasını bu ifadeyle anlatmıştır. Daha sonra bu kavram, özellikle 20. yüzyılda, edebiyatın halktan kopuk hale geldiği dönemlerde eleştirel bir terim olarak kullanılmaya başlanmış.
Fildişi Kule Edebiyatının Özellikleri
- Toplumdan Uzaklık: Bu tür edebiyatta yazar, toplumsal meselelere doğrudan temas etmez; edebi eserlerinde halkın dertlerine, ekonomik sorunlara veya siyasi olaylara yer vermez.
- Sanat için Sanat: “Sanat için sanat” anlayışıyla yazılmış eserler genellikle fildişi kule edebiyatına örnek gösterilir. Burada estetik, biçim ve dil ön planda.
- Soyut ve Sembolizm Ağırlıklı: Konular daha çok bireysel arayışlar, felsefi düşünceler, hayal dünyası ve soyut imgeler üzerine kurulur.
- Evrensel ve Zaman Dışı: Bu edebiyat anlayışı, güncel olaylardan çok, evrensel insani temaları işler; aşk, ölüm, yalnızlık gibi kavramlara yoğunlaşır.
Eleştiri ve Tartışmalar
Fildişi kule edebiyatı zamanla “halktan kopuk”, “elitist” ve “yaşanan gerçekliklere duyarsız” olmakla eleştirilmiştir. Özellikle toplumcu gerçekçi edebiyat anlayışına sahip yazarlar, bu tarzı reddetmiş ve edebiyatın toplumsal bir sorumluluğu olması gerektiğini savunmuştur.
Ancak diğer yandan bazı edebiyatçılar, sanatın özgür ve bağımsız olması gerektiğini, sanatçının kendini ifade etme biçiminin sınırlanmaması gerektiğini savunarak bu tür üretimi savunmuş.
Türk Edebiyatında Fildişi Kule
Türk edebiyatında özellikle Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati toplulukları, zaman zaman fildişi kule edebiyatı yapmakla eleştirilmiştir. Bu dönem yazarları Batı etkisinde bireysel temalar işlemiş ve toplumsal sorunlara mesafeli kalmışlar. Buna karşın Cumhuriyet döneminde yükselen toplumcu gerçekçilik akımı, bu anlayışa karşı durmuştur.
Fildişi kule edebiyatı, bireyin iç dünyasını merkeze alan, toplumsal gerçekliklerden uzak bir yazın anlayışını temsil eder. Sanatın amacı ve yazarın sorumluluğu konusunda farklı düşüncelere yol açan bu kavram, edebiyatın hem estetik hem de toplumsal yönünü tartışmaya açar. Günümüzde de bu ikilem —sanat için sanat mı, yoksa toplum için sanat mı— edebi tartışmaların temel taşlarından biri olmayı sürdürmekte.